WWW.CAMİLERİNEFENDİSİ.TR.GG


Hareketli kırmızı gül resmi


            PEYGAMBER   EFENDİMİZE 
                   MEKTUP 

Benden 1400 yıl önce yaşaman beni o kadar yaralamıyor, benden kilometrelerce uzakta yaşamış olmanda, beni asıl yaralayan senin yolunda yürüyememek senin dediğin gibi yaşayamamaktır. Sadece asırlarımız ve mekânlarımız değil korkarım kalplerimizde ayrı düşmüş.
Senin getirdiğin dine yıllarca bayraktarlık etmiş bir milletin torunlarıyız. Ama senden uzak yine senden uzağız. Namazlarda bile yeterince yakın değil kalplerimiz sana. Neden? Neden? Birçoğumuz bunu bile düşünmüyor. Olsa olsa seni yeterince sevmemekten ya resul seni yeterince sevmemekten. Seni seviyorum ya resul. Bunu haykırmak istiyorum. Artık senden uzak kalmak sevgiden merhametten hakikatten uzak durmak istemiyorum.
Seni, âlemleri iç içe en ince detayına kadar mükemmel bir sanatla tezyin eden San-i hakimin en yüce sanatı olduğun için seviyorum.
Seni, tüm âlemi yaratan ve tüm ihtiyaçlarımı karşılayıp har an duama cevap veren Halik-ı rahim sevmemi emrettiği için seviyorum.
Seni, yüzün suyu hürmetine yaratılan şu kainatta yine senin yüzün suyun hürmetine yaratıldığım için seviyorum.
Seni, İnsanı insan eden, esfel-i safilinden kurtarıp ala-i illiyin e çıkaran iman nimetine ermemize vesile olduğun için seviyorum
Seni, bizlere eşrefi mahlûkat olduğumuzu öğrettiğin hem her davranışın hem de insanlığın kemal noktasını gösterdiğin için seviyorum.
Seni, ümmetini kendinden çok düşündüğün için bizi bizden çok sevdiğin için seviyorum.
Seni, Âlemlerin Rabbi sana habibim dediği için onun sevdiklerini sevmememizi yerdiklerini yermemizi emrettiği için seni seviyorum.
Seni, Kuran’ın senin eline indiği ve o mübarek lisanınla bize ulaştığı ve yine o mübarek kitapta Âlemlerinin rabbi seni muhatap kabul ettiği için seviyorum.
Seni, bizzat sen seni sevmemizi istediğin için seviyorum.
Seni sevmenin karşılığında dünyada gelip geçmişlerin en hayırlısı olan senin sevgine ulaşacağımı bildiğimden seviyorum.
Seni, seni sevmenin öbür dünyada senin şefaatine mazhariyete vesile olacağını bildiğimden seviyorum.
Seni, sana yakın olmak için, Allaha yakın olmak için seni, Allah rızası için seviyorum
Ey bana yaratılmışların en sevgilisi annemden, babamdan, kendimden ve vatanımdan daha sevgili olan,.isimlerinden birini taşımakla müşerref olduğum, alemlere rahmet, peygamberim Muhammed Mustafa.
Senden uzak kalan adın anıldığında salâvat getirmeyen sünnetine ittiba etmeyen, günahlara dalan seni ve getirdiklerini unutan bizim için yaptıklarını, bize gerçek ölümsüzlüğü gösterdiğini bize hâlikımızı tanıttığını unutan bu gence yardım et. Bu durumdan kurtar. Bu dünyada ve öbür dünyada yalnız bırakma
Sen buyuruyorsun ki “ahirette kişi sevdiği ile beraberdir” inşallah yanında oluruz ey resul. Seni fani, kötü, hevamıza hitap eden şeylerden daha çok sevmişizdir.
Ey resul Allahtan diliyorum ki beni sana komşu yapsın. Ve o mübarek cemalini göstersin. O mübarek elini öptürsün. Kevser havuzu başında mübarek cemalini görmek dileğiyle
 
 
Allahümme salli ala seyyidina Muhammed in ve ala  ali seyyidina Muhammed

Hareketli kırmızı gül resmi

YETİŞ YA RESULILAH
ÜMMETİN GÜNAH İŞLER ZEVK ALIYOR
SENİ UNUTMUŞ
YETİŞ YA RESULILAH KURANI BIRAKMIŞLAR
ŞEYTANIN KÖLESİ OLMUŞLAR
SEN OLMASAN İNSANLAR
HELAK OLACAKLAR
GÜNAHIN ADI SANATÇI KOYMUŞLAR
KUMARIN ADI LOTO KOYMUŞLAR
FAİZİN ADI KIREDİ KOYMUŞLAR
YETİŞ YA RESULILAH
ÇIPLAKLIK ADI MODA KOYMUŞLAR
ZİNANIN ADI ÇAĞDAŞLIK KOYNUŞLAR
EZANIN YERİNE ŞARKI DİNLERLER
ŞERİAT YERİNE YASA KOYMUŞLAR
SÖZDE MÜMİNİZ DİYORLAR
YETİŞ YA RESULILAH
SENİ ÖZLER KABİM BÖYLE YAŞAMAKSA
ALLAHA ULAŞMAK DAHA İYİDİR
BENİ  ANLAMAZLAR

Kullanıcı avatarı

Hareketli kırmızı gül resmi


SEVGİLİYE                   

              Essalatü ve's-selamü aleyke ya Rasulallah,
              Essalatü ve's-selamü aleyke ya Habiballah,
              Essalatü ve's-selamü aleyke ya seyyide'l-evveline ve'l-ahirin,

            Ey sevgili! Nebi makamının efendisi... İşte nisan sabahlarında, dünya beşeriyetinin sana muhtaç olduğu zamandayız. Seni bekliyor; yer, gök bütün tabiat sana tutsak, sana aşık, sana mecbur bütün kainat; evet, belki bazı kalpler korku içinde, gelişinden tedirgin yersiz endişelerde. Ama öyle kalpler varki, Rahmetinden haberdar o eşsiz şefkat ve merhametini bekliyor.
           Senin doğduğun ay geldiğinde, gece olduğunda etrafı kollarım, ellerimi açar, zifiri karanlıkta dua etmeye başlarım. Yanımda olduğunu düşünerek, kendi kendime derim ki; o rahmet yaydığı geceler o nur yüzlü insan yok belki ben inanıyorum ki O'nu anınca, O'nun için salavat edince yanıma geliyor; çünkü O, çocukları -özellikle kız çocuklarını- çok seviyor. Yanımda olup bana sevgi dolu gözleriyle bakıyor. Harama uzanmamış elleriyle başımı okşuyor.
          Ey görmeden inandığımız, inanıp sevdiğimiz peygamber, can peygamber, senin olmadığın mevsimlerde akan sular bile bulanıktı, güneş ise küskündü dünyaya. Bütün dünyayı kaplayan bir dalalet kasırgası beşeriyeti kırıp geçmekteydi. Şirk ve dalalet kasırgaları cihanı kaplıyordu. İşte o gece, kurumayanlar kurumuş, sönmeyenler sönmüş, yıkılmayan zihinler yıkılmıştı. Rabbimden getirdiğin rahmetinin ve hidayetinin güzelliği bütün cihanı sarmıştı. Ama o gözler, kör gözler görmüyor, belki de görmek istemiyordu.
           Sultanım! Senin yardım severliğinden adaletine kadar, birçok davranışın bize örnek olmuştur. Birgün senin için siyah yünden çizgili bir cübbe dokunmuştu, kenarları beyazdı. Onu büyük heyecanla, sevgiyle giymiştin ve ümmetinin karşısına çıkmıştın. O mübarek gül kokulu ellerini dizlerine vurarak; '' Görüyor  musunuz ne kadar güzel.'' demiştin. O giysiyle seni görmeyi çok isterdim, Sultanım! Ama o elbiseyi ümmetinden biri gerçekten çok beğendi ya da senin kokunun giydiğin cübbeye geçtiğini düşündü ve her özlem duyuşunda onu koklayıp ufacık da olsa yaralarının dineceğini ümit ettiği için istedi.
          Sen ise hiç tereddüt etmeden cübbeni ona verdin. Senin bu davranışın belki de onca ümmetinin yardımseverliğini güçlendirmişti,onu bilemem; ama benim yardımsever olmamı, hayatım boyunca hep o yolda yürümemi sağladın. Hele uçurduğun o haber '' Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız, ne evladımız olsaydı diyecekler.'' sözün duygularımı tamamlıyor. Evet, Şanı Yüce Peygamber! Ne malım, ne annem babam, ne de dostum olmasa da bir anlık bile olsa, o mübarek yüzünü görebilseydim keşke.
         Seni göremesek de, en güzel şerefti seni bilmek. Seni bize bildiren Rabbim'e şükürler olsun. Ya seni bimeseydik, senin ümmetin  olarak gelmeseydik, seni tanımasaydık ne olurdu halimiz. Yediğimiz yemek, içtiğimiz su gibi ihtiyacımız var sana. İsterdik ki baktığımız her yerde, aldığımız her nefeste sen olsaydın Sultanım. İnan biz seni çok seviyoruz, seni çok özlüyoruz. Yanımızda olmanı, bize yol göztermeni çok arzuluyoruz .
        Çok merak ediyorum seni; konuşmanı, gülmeni, yürümeni, seni, seni ve her şeyini. Asr-ı saadette yaşamayı çok isterdim. Hep sana destek olamayı hatta seni korumayı. Yaşasaydın gönlümüzdeki tahtın mekanımızdaki tahta dönüşürdü. Emanetin elimizde Ey Sevgili hiç merak etme bak biz varız. Belki senin eşsiz hidayet vesilene eriştiremiyoruz; ama inan canımız da malımız da sensin ve senin bıraktığın İslamı anlamak ve anlatmaktır Ya Resulallah.
        Ey Sevgili! Sen ümmetine doğru yolu göstermek için ne eziyetler çekmişsin. O eziyetleri duyunca acı çekiyorum, içim kan ağlıyor. Peygamberim, amcan Ebu Leheb bile senin görevini tamamlamanı istemiyordu. Hele sana yaptığı işkenceleri düşünemiyorum. Sen, Allah'a olan aşkından, ümmetine olan sevginden onca eziyetlere katlanıp yine İslam'ı tebliğ etmeye yönelmişsin. Sen, can verirken ruhun bedenden çıkmasının çok zor olduğunu söylemişsin ve '' Ümmetim bu acıya dayanamaz, onların ruh acılarını da benden al. ''demişsin. Son nefesinde onca ümmetinin acısına nasıl dayandın Ya Resulallah?
        Sen bizim için bu kadar fedakarlık yapmışken biz senin yolunda senin izinde nasıl yürümeyelim Ya Rasulallah! Bu zamanda bazı engellerle karşılaştık. O engeller sayılardı. Ey Sevgili! Puanlarla önümüzü kestiler; ama biz onları hoş gördük, yine onlara beddua etmedik; çünkü sen beddua etmemizi istemezdin. Peygamberim, senin duan, senin şefaatin Allah katında büyüktür, sen de onlar için dua et.
       Ey Sevgili, Muhacirler kadar seninle beraber, Ensarlar kadar seni kucaklayan, bulutlar kadar seni gölgeleyen, bu şerefle şereflenen varlıklardan biri de biz olmak isteriz. Sana bait eden bütün insanlar ve canların biatı gibi bizim biatımızı da kabul edermisin? Her şeye rağmen bizi ümmetin olarak kabul eder misin Ya Habiballah? Biz kalbimizi sana açtık bizi sancağına kabul edermisin Ey Sevgili.

  Kâinatın Efendisi' ne

            Esselamu Aleyküm,
            Ey Selam ve esenlikler kaynağı Allah'ın Elçisi,
            Ümmetin medarı iftiharı, Rahmet Peygamberi Sana selam.

            Ey Sevgili, Sana bu mektubu on dört asır sonra yazıyorum.
            Gönülden gönüle olan yolla Gönlümün Sultanı'na gönderiyorum.
            Ey Nebi!
            Sana mektup yazmak ancak seni tanıdığım ölçüde olacaktır. Bizler seni ne kadar tanıdık,
            Seni ne kadar anlayabildilk. Bilemiyorum. İstek ve özlemlerimizi Sana, senin rahmet pınarından medet umarak yazıyorum…
            Ey Sevgili!
            Sen ki, Ebu Cehil'in bile ayağına giden,
            Sen ki, amcanı öldüren Vahşi'ye kucak açan,
            Sen ki, Seni yurdundan yuvandan çıkaranlara bile sinesini açan,
            Sen ki, Seni öldürmeye gelenleri, Sende dirilten.
            Benim de mektubuma cevap ver Ey Nebi!
     
            Bizler elbette sende hayat bulduk. Seni göremedik. Senin gül yüzüne bakamadık. Ab-ı hayat fışkıran ellerini tutmadık. Gül kokunu koklayamadık. Sana uzanan ellere kalkan olamadık.
Senin için küfrün önüne hendek kazamadık. Ya Resulallah ama biz seni sevdik. Çünkü biz biliyoruz ki Seni sevmek yeter ve artar bile.
Bu mektubu aldığın zaman seni bekliyoruz,

            Hülyalarımızı süsleyerek, gel ey Sevgili.
            Zulmün karanlık gecelerinden, gel kurtar bizi
            Medine'nin gülü, Taif'in ince sızısı gel.
            Umutlarımızın ilham kaynağı, iki cihan serveri
            Hanelerimize bir müjde gibi yayıl.
            Aydınlığınla gel, kalbimiz kapkara olmadan,
            Mekke'ye geldiğin gibi gel, bu çöllerde kurtar bizi esir olmadan,
            Mevcudat yas tutmadan, gök kapıları yüzümüze kapanmadan gel,
            Ey nebi! Gökler parçalanmadan, yıldızlar dökülmeden gel,
            Tarihin seyrini değiştirerek, hayatın akışını tersine çevirerek gel
Seni bir gülün suyu beklediği gibi bekliyoruz. Ey Nebi!

            Biliyoruz sana verdiğimiz sözde duramadık. Seni, çok andık; ancak anlayamadık.
Bugün gelsen aramıza acaba bizi nelerden sakındırır, neleri yapmamızı isterdin?
            Ey Sevgili! Senden sonra ümmetin çok değişti. Bizler senin ümmetin olma şerefini şerefle taşıyamadık...  "Şerefi" biz: mal, mülk, makam, şöhret gibi dünyevi işlerde aradık.

            Sen, "Mü'minlerin bir vücudun azaları gibidir. Bir aza ağrıyınca tüm vücut ağrı duyar" demiştin. Buna rağmen kardeşlerimizin vücutları parça parça edildi. Ama biz acı hissetmedik...

            Sen, " Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır " dedin. Biz hep sustuk.
Hiç konuşmadık.   Hala susuyoruz.
            Sen, " Az gülün çok ağlayın demiştin " Biz ağlamayı kadınlara bıraktık. Hep güldük, eğlendik ve oyalandık.
            Ey Nebi! Senin için hiç tereddütsüz canını ortaya koyan, her sözünde " Anam-Babam sana feda olsun"  diye çağıran Ashabı'nın sevgisini biliyor ve bugün kendi halimize bakarak içinde bulunduğumuz duruma acıyoruz.
            Ey Nebi gel. Bize söyle, yapmamız gerekenleri, atmamız gerekenleri ve sevmemiz gerekenleri... Ne yapalım başka dostumuz yok ki derdimizi açalım. Başka merhemimiz yok ki yaramıza sürelim. Başka kapı yok ki, hangi kapıyı çalalım.
            Bizler, her abdest aldığımızda, her secdeye gittiğimizde, her caminin kapısına vardığımızda, her sabah kalktığımızda, her gülü gördüğümüzde seni hatırlıyoruz.  Seni anıyoruz.
           "Ey Habiblim! " Seni ancak âlemlere rahmet olarak yarattık " diye buyuran Allah'ın en büyük sevgilisisin, Allah, Seni böylesine sevmişken biz seni nasıl sevmeyelim.   Ya Resullallah!
            Her zaman Seni düşünmek ve güzel ümitlerle dolmak ne güzel.
           Senin istediğin ilhamlarla, dünyanın tüm çirkinliğine inat yeniden hayata sarılmak  ve hayatı yaşamak ne güzel.
            Seni seviyoruz
            Sana aşığız
            Sana müptelayız
            Sana açız
            Sana hasretiz
            Sana mecbur ve mahkûmuz
            Ey Allah'ın Resulü Sevgili Peygamberim.
  
            Biz, Sana gelemedik, gelemiyoruz. Sen bizi Mekke'ye evine davet ettin; ancak gelemedik.
Her sene sana gelen kardeşlerimizle Sana iletmesi için selam söyledik. Ey Sevgili! Seninde selamını bekliyorum. Sen " Herkes sevdiğiyle birliktedir" demiştin ya işte bu müjde ile avunup
Sana geleceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum.
            Ey Sevgili! Kevser havuzundan içmeyi ve nur yüzünü görmeyi özlüyorum.
            Ey Sevgili! Ya Sen gel ya da Beni kendine çağır.
            Ey Sevgili! Hani Vahşi, amcanı öldürmüştü de Sen " Benim gözüme az görün. Ola ki sana karşı kırıcı olabilirim " demiştin. O da Sana görünmeden gizli gizli Sana bakıyor, gül kokundan kokluyor ancak gül yüzüne bakamıyor. Senin Ona gel demeni bekliyordu. Sen gel dedin. Kimlere
gel demedin ki... Biliyorum bana da gel diyeceksin. Senin davetini bekliyorum yıllardır.
           Peygamberim satırlarıma son verirken Sana, bütün Peygamberlere, Ashabına, Sıddıklara,
Şehitlere ve Sana gelen bütün dostlarına selamlarımı ilet. Ey Allah'ın Resulü!
  
          Sana aşık bir şairin haykırışlarına katarak haykırışlarımı, son veriyorum mektubuma..
           "Efendim!
            Müjdecim!
            Kurtarıcım!
            Peygamberim!
            Sana uymayan ölçü,

            Hayat olsa teperim !"

            Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü... Ey Allah'ın Resulü..

               
Sultanım,

           Bu bir mektup… Hem Allah’a arzuhalimizin, hem sana özrümüzün, hasretimizin hem de -dimdik var olan- umutlarımızla itimat etmesek de yok diyemeyeceğimiz korkularımızın bir yansıması. ‘yansıması’ diyorum çünkü bir garibin söylemiyle: “Eğer dil her şeyi anlatmaya muktedirse kalbin görevi nedir acaba?”
         Sen alemlere rahmet, bize merhamet, Allah’a kul ve resul, günahkar ve tövbekarlara umut, ümmetine hatta tüm insanlığa şeref olarak gönderilen rahmet, mağfiret ve izzet peygamberisin.
          Sen öyle bir zamanda gelmiştin ki yetimler, zayıflar, günahsızlar ‘en düşük’ olarak addelirdi  de onlara yapılan zulüm kimseye reva görülmezdi. Ama kendilerine bile bir faydası olmayan putlar yüceltilir, gözden sakınılır, mabud edilirdi. Diri diri gömülmek için yaratılışta Nazif ve zarif yaratılmak, ‘kız olmak’ yeterliydi. Sen öyle bir zamanda gelmiştin ki, “arz aydınlanmasın da o putperestlerin küfür ve ahlaksızlıklarını görmeyeyim.” Diye güneşi kucaklamak istemezdi.
          Sen geldin, müjde geldi… Umutlar yeşerdi. Aynı Ebu Bekir gibi bir gün Hakk’ı batıldan ayırıp Hakk’ı üstün tutabilmeyi umanlar, seninle karşılaştıklarında kalpleriyle haykırdı imanlarını. “Evet, ya Rasulallah, şahitlik ederiz ki Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şahitlik ederiz ki sen Allah’ın kulu ve elçisisin. Sen el eminsin. Sen bize bizden gönderildin ve bizim için bizden daha çok münacat ettin. Rabbimizden dileriz ki, sana layık olalım.” İnşallah olabilmişlerdir ve olabiliriz.
          Asırlar geçti… Senden sonra bu kaçıncı gün ve kaçıncı gece. Orda, senin yanında, senin zamanında olmayı arzu etmek nankörlüktür biliyoruz. Çünkü Allah, kulları hakkında en hayırlı olanı bilen ve murad edendir. Bu zamanda yaratılmamızın bir sebebi vardır biliyoruz. Ancak sana özlemimizin ve ihtiyacımızın şimdi en fazla olduğunu da biliyoruz. Her zamankinden daha fazla.
          Seninle doğan İslam güneşi 1400 yıl sonra batmadı ve hala Allah’ın izniyle bizi aydınlatıyor. Ancak “Ayeti üzere kalbi mühürlü olanlar seni hala kabul ve idrak edemediler ve hala gafletteler. İnsanlar hala zulüm görüyor, yerlerinden yurtlarından ediliyor, öldürülüyor, yetim kalıyor. Çocuklar bayram neşelerine hasret, sokaklarda gönüllerince oynamaya, babalarına doya doya sarılıp bir vakit yemeğini ailece, korkusuzca yemeğe hasret yaşıyor. Annelerinin sardığı kundaklar, kefenleri oluyor kimisinin ya Rasulallah. Kimisine sütünü bitiremeden yetişiyor zalimin eli. Çünkü o sapana umudunu da yüklüyor. Bu zulmü yapanlara sorsak, yeryüzünde düzeni sağlamaya çalışıyorlar. Ama güneşi balçıkla sıvayamazlar. Bozguncuların ta kendileridir onlar.
          Efendim, kurtuluşun ve saadetin en güzeli sana tabi olmak, düzenin en iyisi de senin sünnetini uygulamaktır. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” Dersin. Komşu, komşusunu kendisinden böylesine üstün tutarsa kim aç kalır ki? “kendin için istediğini mü’min kardeşin için de istemedikçe olgun mü’min olamazsın.” Dersin. Bencillik olmasa da bütün güzellikleri paylaşmayı bilsek kime haksızlık yapılır ki? “Yalan söylemek, sözde durmamak, emanete hıyanet, münafıklıktır.” Dersin. Yalanın olmadığı, sadakatin, doğruluğun ve emniyetin tam olduğu bir yerde kim mazlum ve mağdur olur ki? “Birbirinizi sevmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmazsınız.” Dersin. Herkes birbirini sevse bunca zulüm, haksızlık nerede, kim tarafından yapılır ki?
          Senin hakkında ne desek ki seni anlatabilmiş olalım. Senden bize çok şeyler beraber ‘hasret’ kaldı. Sahabiler, daraldıklarında, bunaldıklarında sana koşarlarmış, sende huzur bulurlarmış. Sensizlikten korktukları için senden bir an ayrılamazlar, yatsıdan sonra sabah bekleyemez, seni görebilmek için kapını çalarlarmış. Fatıma Annemiz  çok üzülmüş, ağlamış, senden ayrılacağını öğrendiği zaman. Sonra gözleri parlamış sana en erken kavuşacak kişinin kendisi olduğunu ona söylediğin an. Ve Ebu Bekir, ne ızdıraplar çekmiş, ayrılmak korkusuyla, son inen ayeti duyduğu zaman. Ancak ne mutlu onlara ki yüzüne karşı “Seni nefsimden ve her şeyimden çok seviyorum.” Diyebildiler. Bizde seni nefsimizden ve her şeyden çok seviyoruz Ya Rasulallah! Biz ashabının  aksine alıştık ayrılığa. “Kişi, sevdiğiyle beraberdir.” Sözün üzre dayandık ayrılığa.
          Sen İslam’ı anlatırken bizi hatırladıkça selam gönderirdin hani. Ya Rasulallah!, duyduk ve aldık selamını. Bizden de sana selam olsun. İnşallah, Kevser'in başında buluşmak ve şefaatine nail olmak bize de nasip olur.
                                                  

Kullanıcı avatarı
Hareketli kırmızı gül resmi