sitene türk bayrağı 
www.siirlerinefendisi.tr.gg
   
  KALP GÖZÜ
  Yol nedir Basiret nedir?
 
 
 
SORU : Yol nedir? Basiret nedir? Allah’a davet nasıl yapılır?
 
CEVAP : Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) ve sahâbe, beraberce, Allah’a Sırat-ı Mustakîm üzerinden bir yolculuğa davet ediyor insanları.
 
Allah’a ulaşan yol, Sırat-ı Mustakîm’dir. Sırat-ı Mustakîm üzerinden yapılacak olan bir yolculukla Allah’a ulaşabilirsiniz.
 
Ruhunuzu yaşarken Allah’a ulaştırabilmeniz, Sırat-ı Mustakîm üzerinden gerçekleşir. Başta Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve bütün sahâbe, hepsi birlikte, Allah’a davet ediyordu. Bütün sahâbe, irşad makamının sahibi olmuşlardı.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) irşad makamının başında bulunuyordu ve insanları Allah’a davet ediyorlardı. Bu davet basiret üzere oluşuyordu.
 
Basiret nedir?
Allahû Tealâ, Casiye Suresi’nin 23. âyet-i kerimesinde diyor ki:
45/CASİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
 
İnsanların kalbinde bir görme hassası var; ismi “basar” görebilme kabiliyeti, kalp gözünün görebilme kabiliyeti. Bu basar müessesesi, kalbin görme hassasıdır. Allahû Tealâ, başımızdaki gözlerle görme hassasına “ru’yet” diyor. Birisi basar, kalbimizin görme hassası; birisi ru’yet, baş gözümüzün görme hassası.
 
İşte Allahû Tealâ, Yusuf Suresi’nin 108. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:
 
12/YUSUF-108: Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne).
De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah’ı görerek) Allah’a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur. Allah’ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”
 
Bu çok açık bir şekilde, o noktada sahâbenin irşada ulaşmış olduğunu, o noktada sahâbenin bihakkın takvanın sahibi olduğunu, irşad makamının sahibi olduğunu ve Allah’ı gördüğünü ifade ediyor.
 
Basiret, basar hassasının görme mevkiinde bulunduğunu ifade eder. Sahâbenin kalplerindeki basar hassası çalışıyor ve görüyorlardı. Allah’ı görmüşlerdi… Ve görerek, basiret üzere, kalp gözünün Allah’ı görmesi üzerine Allah’a çağırıyorlardı.
 
Basiret, kalp gözünün görmeye başlaması halidir. Bu âyette geçen yol, Sırat-ı Mustakîm’dir. Sahâbenin yolu, bütün Allah’ın dostlarının yolu !...
Kim yaşarken kalben Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah’tan 12 tane ihsan alır. 12. ihsan onu mürşidine ulaştıracak olan ihsandır. Mürşid gösterilir. Kişi ulaştığı zaman, önünde diz çöküp tövbe ettiğinde, ruhu vücudundan ayrılır ve Sırat-ı Mustakîm’e ulaşır.
Sırat-ı Mustakîm boyunca 7 gök katını aşar ruh, sonunda Allah’ın Zatı’na ulaşır. İşte bu, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbenin yolu olan, Allah’ın bütün ermişlerinin yolu olan, onlara tâbî olarak Allah’a ruhlarını teslim edenlerin hepsinin yolu olan, kâinatın Allah’a ulaştıran tek yolu Sırat-ı Mustakîm’dir.
 
Allah’a davet.
İşte Allah’a davet ediyoruz !...
Bütün sahâbe Allah’a davet etmişler.
 
Zamanımızda artık emaniyye bir dîn anlayışı sebebiyle, dîn adamları insanları Allah’a davet etmiyorlar.
İslâm’ın 5 şartına davet ediyorlar.
Cennete davet etmiyorlar. Bilmeden insanları cehenneme davet ediyorlar.
 
Aziz kardeşimiz ;
Böyle bir dîn anlayışı bütün dünyada hakim durumda. Gelecek günlerde bütün insanların kurtuluşunun söz konusu olabilmesi için, Allahû Tealâ’nın yardımıyla hepimiz çok büyük bir gayretle çalışmak mecburiyetindeyiz.
Dünya sûlhu, Allah’ın yegâne dîni olan, Allah’a teslim olma dîninin esaslarını, bütün insanların kavramasıyla mümkündür.
Bütün esaslar, Kur’ân-ı Kerim’in esasını olgunlaştırmıştır ve bütün sahâbe İslâm’ı yaşamıştır. Ve bugün İslâm, büyük insan kitleleri  (en az %90) tarafından, yaşanmamaktadır.



SORU : Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’in “Hiç kimse kendi ameli ile cennete giremez” hadisini Kur’ân-ı Kerim ışığında açıklar mısınız ?
 
CEVAP : Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in her söylediği %100 Kur’ân hakikatidir.
 
Eğer Allahû Tealâ mürşidimize ulaştığımız zaman bütün günahlarımızı sevaba çevirmeseydi, eğer Allahû Tealâ o günden sonra bizim bir tek amelimize onu 100 katını vermeseydi, daha sonra da onları yükselterek 700 katına çıkarmasaydı, bütün insanların günahları sevaplarından fazla olur, hepsi cehenneme giderdi.
 
Öyleyse, insanlar amel yapsalar bile bu amellerin karşılığında kazançları 1’e 10 olursa, o insanın kurtulması hiçbir şekilde mümkün değildir.
Düşünün ki, bir insan Allah’a yaşarken kalben ulaşmayı dilemediği taktirde (Allahû Tealâ ona normal standartlarda kazandığı her dereceye karşılık 10 katını verdiği halde) günahları mutlaka sevaplarından fazla çıkar. Kurtuluşları mümkün değildir.
Yani bir insanın Allah’tan 1’e 10 almaması, 1’e 100 almaması, bunun 1’e 700’e kadar yükselmemesi halinde, o kişinin kendi ibadetleri sebebiyle kazandıkları 1’e 10’luk derecelerle, hiç kimse işlediği günahlar sebebiyle, Allah’ın cennetine giremez.
Hiç kimse kendi amelleriyle, amellerinin gerçek karşılığı olan derecelerle, Allah’ın cennetine giremez. Bu imkânsızdır.
 
Allahû Tealâ ise cehennemi imkânsız kılmak için kullarına irşad makamına ulaştıkları zaman (12 ihsanla ulaştıkları taktirde tabii) 1’e 10 olarak kazandıkları derecelerin karşılığını, 1’e 100,200,300,400,500,600,700 katına kadar çıkartır.
 
2/BAKARA-261: Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh(habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sümbülünde (başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sümbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun rızkını) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi’dir, Alîm’dir.
 
Öbür taraftan da mürşidine ulaştığı gün, kişinin bütün günahlarını sevaba çevirerek sıfır günahla onu kulvara ulaştırır.
Hayırda yapılmakta olan yarışlara, o da bir atlet olarak katılır ve gideceği yer mutlaka cennettir. Eğer yarışta hile yapmazsa, yani irşad makamından şüpheye düşmezse !...
 
Öyleyse, görüyorsunuz ki, hiç kimse kendi kazandığı derecelerle, amelleriyle Allah’ın cennetine giremez.
Bu Kur’ân-ı Kerim’de mümkün değildir.
Çünkü, Allahû Tealâ kesin hükmünü koymuştur.
 
Diyor ki, Yunus Suresinin 7.ve 8. âyet-i kerimelerinde:
 
10/YUNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.
 
10/YUNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
 
Kim yaşarken kalben Allah’a ulaşmayı dilemezse, o kişinin 1’e 10’dan yukarı çıkması mümkün değildir, dereceler itibariyle.
Bunların hepsinin gideceği yerin cehennem olduğu kesinleştirilmiş bu âyetlerde.
Allah’a ruhlarını yaşarken ulaştırmak istemeyenlerin, kazandıkları dereceler itibariyle gidecekleri yer cehennemdir. Yani, günahları sevaplarından fazla olacaktır, diyor.
Hangi tarzda bir insan olursa olsun, yaşarken kalben ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMİYORSA, mutlaka (Allahû Tealâ’dan 1’e 10 almasına rağmen) mutlaka ama mutlaka onun günahları sevaplarından daha yüksek olur, diyor.
Kim diyor? Tabii ki Allahû Tealâ !...
 
Öyleyse, hiç kimse kendi ibadetleriyle Allah’ın cennetine giremez. Böyle bir şey hiçbir şekilde mümkün değildir.
 
Mu’minun -103’e bakıyoruz. Olay burada açıklık kazanıyor:
 
23/MU'MİNUN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyen kalacak olanlardır.

 
SORU : En kısa zamanda ve kolay bir şekilde bu şeytanî tuzaktan kurtulmak için ne yapmak lâzımdır?
 
CEVAP : Kim bu tuzaktan kurtulmak istiyorsa, Allah’ın cennetine girmek istiyorsa, o bir tek şey yapacak, kalpten bir dilekte bulunacak sadece. “Allah’ım, ben yaşarken Sana ulaşmayı diliyorum, istiyorum” diyecek.
 
Bütün bu iblisin tuzaklarının hepsi sahtekârlık. Yalan.
İblis çok iyi biliyor ki, kim Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah’a ulaşmayı dileyen kişi, dilediği anda bu dileği Allahû Tealâ tarafından işitilir, bilinir ve görülür. Ve o kişi mutlaka Allah’ın cennetine girer.
 Özellikle onu insanlardan bucak bucak kaçırmış, insanlık tarihi boyunca. Ama her devirde Allah’ın gönderdiği her peygamberle, her resûlle birlikte dîn, Allah’ın emirleri yeniden gerçekleşmiş, yeniden binlerce insan Allah’a teslim olmuşlardır.
Sonra insanların büyük kısmı hakikatleri adım adım yeniden unutmuş ve bugün dünya insanının % 90’dan fazlasının kurtuluşu ne yazık ki, söz konusu değildir.
Neden?
O emaniyye bilgiler sebebiyle !...
Ama kim yaşarken kalben Allah’a ulaşmayı dilerse, işte bu kurtuluş vasfıdır.
Gerisi Allahû Tealâ tarafından gerçekleştirilir.
 
Aziz kardeşimiz ;
Siz namazı sevmeyeceksiniz,
Orucu sevmeyeceksiniz,
Zikri sevmeyeceksiniz,
Allah size sevdirecektir.
 
Siz sadece Allah’a kalben ulaşmayı dileyeceksiniz. Geri kalan her şey adım adım gerçekleşecek, hayranlıkla takip edeceksiniz.
 
İşte Allah ve O’nun söyledikleri, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbenin gerçekleştirdikleri !...
İşte şeytanın tuzağı : Emaniyye !...
İmam Gazali’nin oğluna nasihatleri

- Oğlum! Şu üç ibâdetinde mutlak sûrette kalbini teyakkuz hâlinde bulundur, aklın ve kalbin başka yerde olmasın! Bunlar, Kur'ân-ı Kerîm okurken, Rabbini zikrederken ve namaz kılarken. Bu üç hâlde bir an bile aklını ve gönlünü başka yere verme. Allâh'ın huzûrunda olduğunu unutma! Yoksa yönünü kıbleye çevirip de, aklın başka şeyler peşinde olursa, bunun değeri zaafa uğrar. Yönünü İslâm'ın doğduğu ilk mâbed olan Kâbe'ye, kalbini de Hazret-i Allâh'a bağla! Ayrıca âriflerden olmak istersen; sükûtun fikir, bakışın ibret ve dileğin tâat olsun. Zîra bu üç haslet, âriflerin alâmetidir.


- Oğlum! Kul borcundan son derece sakın! Bir kuruş borç yüzünden, kabul olmuş pek çok ibâdetin sevabı gider. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, borçlu olarak ölenlerin namazını kılmazdı. Bundan maksadı, zengini merhamete getirip alacağını bağışlatmaktı. Mümin, borç yaparken fuzûlî yere borca girmez. Lâkin zarûreten borçlanırsa ve ödemek niyetiyle alırsa, Allâh Teâlâ ona yardımcı olur. Hattâ ödemenin gayreti içinde olup da borcunu ödeyemeden ölürse, kıyamette de Allâh yardımcısı olur.

- Belâya da şükretmek lâzımdır. Çünkü küfür ve günahlardan başka belâ yoktur ki, içinde senin bilmediğin bir iyilik olmasın! Allâh, senin iyiliğini, senden daha iyi bilir. Şer zannettiğin çok şey vardır ki senin için hayırdır. Hayır zannettiğin çok şey vardır ki senin için şerdir. En selâmet yol, ilâhî takdîre râzı olman, her hâle şükür diyebilmendir.


- Oğlum! Son derece dikkat edeceğin bir cihet varsa, o da kimler ile düşüp kalktığındır. Şunu iyi bil ki bir sepet sağlam elma, içindeki bir çürük elmayı sağlama çıkartamaz. Fakat bir çürük elma, hepsini çürütür. Bunun için dâima sâlihlerle düşüp kalk!
- İyi arkadaş da, gül yağı satana benzer, ya satın alırsın, ya o sana biraz sürer veya hiç olmazsa yanında bulunduğun müddetçe güzel koku taşırsın. Kişi sevdikleri ile beraberdir. Dünyada kimi sever ve kim ile düşüp kalkarsan kıyamette onunla haşrolunursun. O hâlde ilmi ile amel eden âlimlerin ve sâlihlerin sohbetine devam et!


- Oğlum! Hayatta her şey Allâh'ın taksîmi iledir. Allâh; kimini zengin, kimini yoksul, kimini sağlam, kimini sakat, kimini âlim ve kimini câhil kılmıştır. Dünyanın düzeni ancak böyle sağlanır. Kendinden düşük kimseleri gördüğün vakit, böbürlenip onları hakîr görme! Sen onların yerinde, onlar da senin yerinde olabilirdi. İşte bunu düşünerek yoksullar ile arkadaş ol! Onlara karşı dâima alçak gönüllü olmaya çalış! İnsanlık ve İslâmlık vakârını koru! Saadet ancak böyle elde edilir. Dünya ve âhirette huzur istersen, kimseyi incitme! Senden gencini gördüğün vakit; "Bunun günahı benden az", senden yaşlısını gördüğün vakit; "Bunun sevabı benden çok, bilmediğim tarafları ile benden daha fazîletlidir" düşüncesi ile onlara bak! Bir âlim gördüğünde; "Bunun ilmi var, kendisini kurtarır", senden câhilini gördüğünde; "Bu bilmez, Allâh onu bağışlar", diye düşün! Hattâ bir kâfir gördüğün vakit, son nefes belli olmadığından; "Allâh Teâlâ buna hidâyet nasip ederse, bütün günahları bağışlanmış ve tertemiz olarak ilâhî huzûra çıkabilir. Acaba benim son nefesim ne olur?" diye âkıbetini düşün! Kendini ne kadar tanır ve ne kadar düşük görürsen, Allâh katında o nisbette mevkî kazanırsın.


- Oğlum! Elinden geldiği kadar din kardeşlerinin ihtiyaçlarını karşıla! Zîrâ Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Kim mümin kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allâh Teâlâ da onun bir ihtiyacını giderir." (Buhârî, Mezâlim, 3)
Diğer bir hadîs-i şerîfte Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
"Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allâh Teâlâ da dünya ve âhirette onun ayıbını örter." (Müslim, Birr, 72)

- Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermâyem, yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermâye, o kadar kıymetlidir ki, verilen her nefes, artık hiçbir şekilde ele geçmez. Nefesler sayılıdır ve azalmaktadır. O hâlde, nefeslerini iyi değerlendir ve bu fânî dünyâya yarın ölecekmiş gibi nazar et. Bütün azâlarını haramdan koru ve takvâya sarıl.

- Allâh'ım! Ömrümüzü saadetle sona erdir. Rızâ-yı ilâhiyyene ve Cemâlullâha nâiliyet nasîb eyle! Sabah-akşam bizi âfiyetten ayırma! Takvâyı bize azık kıl, tevekkül ve güvenimizi sana yönelt! Bizi hak yolda sâbit kıl! İbâdete lâyık ancak Sen'sin. Sen'i noksan sıfatlardan tenzîh ederim. Sana lâyıkıyla kulluk edemediğim için zâlimlerden oldum.

- Hamd, âlemlerin Rabbi Allâhu Teâlâ'ya; salât ü selâm, Fahr-i Cihân Efendimiz Muhammed Mustafâ (sallahu aleyhı vessalem)'ya olsun!
 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol